23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramına sayılı günler kaldı. Çocuk Bayramında çocuk eğlenmeli arkadaşlarıyla, şenliklere gitmeli, gülmeli,dans etmeli... 23 Nisan 1920'de T.B.M.M açılmış ve bu günü Mustafa Kemal Atatürk çocuklara armağan etmiş. Milli Bayramlarımızın hepsi bir kesime armağan edilmiş. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı tüm halka, 23 Nisan çocuklara, 19 Mayıs gençlere, 30 Ağustos ise yine tüm halka armağan edilmiş. Bir çok devletten daha anlamlı bayramlarımız var bizim. Bundan yıllar öncesine gitmek gerekirse; her bayramı sevinçle, sabırsızlıkla beklerdik. Öğretmenlerimizle sınıflarımız süslenirdi. Her yer al bayrağımız, her yer rengarenk. Şiirler ezberlerdik, şarkılar söylerdik. Bayram gibi bayramlar yaşanırdı aslında.
Zaman ilerledikçe bayramlar turizmin canlandırılması nedeniyle tatil havasına büründü. Yani artık 23 Nisanlar Antalya, Kıbrıs tatili, 19 Mayıslar Bodrum, Alaçatı, Çeşme tatili, 30 Ağustoslar Fethiye, Marmaris tatili kıvamında kutlanıyor. Her şey dahil otellerde yenilip içiliyor, tatilin keyfi çıkartılıyor, deniz , kum , güneş derken tatil bitiyor ve geri dönüyoruz şehirlerimize. Döndüğümüzde de güzel yanmış tenlerimizden başka elimizde bir şey kalmıyor.
Turizmin canlandırılması elbette çok doğru ve olması gereken bir durum. Önce kendi ülkemizi gezmeli, öğrenmeliyiz. Bu konuda da çoğu kişiyle hem fikirim. Ancak kaybettiğimiz milli duygularımız, nesilden nesile anlatmamız gerekenlerin hepsini çöpe atıyoruz aslında tatile giderek. Çocuklarımız, okullarda kitaplarda gördükleri kadar bayramların değerlerini anlayabiliyorlar. Milli değerler, milli duygular, bayrağa saygı, şehitlere saygı, topluma saygı hepsini birer birer ellerinden alıyoruz çoğu zaman. Havuza giriyoruz, denizlerimiz şahane, kumsallarda güneşlenmek elbette çok güzel ama o kumsallarda, denizlerde, havuzlarda bıraktığımız duygularımızı geri kazandırmak gerçekten zor. Aynı duyguları dini bayramlarımızda da yapıyoruz. Ramazan bayramı hafta sonuyla birleşsin diye dualar edenler, Kurban bayramı uzun olur diyerek şimdiden tatil planı yapanlarımız bile vardır eminim. Milli bayramlar milli duygularımızı, Dini bayramlar ise içsel ruhani duygularımızı besleyen süreçlerdir.
Yurtdışına gidenler muhakkak bir dini bayrama rastlamıştır. Paskalya bayramında çocuklar, anneler, babalar, öğretmenler yumurtalar boyarlar, o güne özgü yemekler yaparlar. Noelde süslenen çam ağaçları, aile ile birlikte yenen yemek, Cadılar bayramında kostüm tasarlayıp heyecanla beklenen o gece. Kendi dini ve milli bayramlarında tatile gidenlerin bir çoğu özenir bu toplumlardaki bayram kutlamalarına üstüne üstlük Türkiye'deki anlayışı da eleştirir. Sanki kendisi bayramlarda tası tarağı toplayıp yangından mal kaçırıyormuş gibi tatile gitmemiş gibi.
Çocuklarımız, geleceklerimiz, güvencemiz, tek dayanak noktalarımız. 23 Nisan Çocuk Bayramında gününde yapılması planlanan o törene katılmayıp tatile gittiklerinde emin olun değerlerini kaybetmeye başlıyorlar. Ellerinde bayraklarını sallayıp, İzmir Marşında, Onuncu Yıl Marşında coşkuyla, sevinçle, neşeyle eğlenemiyorlarsa onlardan beklentilerimizi çok yüksek tutmanında bir anlamı olmayacaktır.
Eğer çocuklarımıza bayrağı, toprağı, insanlığı, değerleri, kardeşliği, barışı, dürüstlüğü öğretmek istiyorsak önce Milli ve Dini bayramlarımızı hep birlikte bir arada kutlamayı denemeliyiz. Sonradan ahlar vahlarla bu işler yürümüyor.
Nice bayramlarda bir arada olmak dileklerimle...