30 Mart 2015 Pazartesi
Hayat'a dair, hayatın içinden: KOCAN KADAR KONUŞ - SEMPATİK KOMEDİ
Hayat'a dair, hayatın içinden: KOCAN KADAR KONUŞ - SEMPATİK KOMEDİ: Şebnem Burcuoğlu'nun romanından beyazperdeye uyarlanmış filmi eleştirmek için yazmıyorum bu yazıyı. Filmi görmeyenler varsa ve biraz gü...
KOCAN KADAR KONUŞ - SEMPATİK KOMEDİ
Şebnem Burcuoğlu'nun romanından beyazperdeye uyarlanmış filmi eleştirmek için yazmıyorum bu yazıyı. Filmi görmeyenler varsa ve biraz gülmek istiyorlarsa bu filmi kaçırmamalarını tavsiye ederim. İzmir yaklaşık bir yıldır Londra havasında yaşayan bir şehir olduğu için hafta sonumu sinemada değerlendirmeyi tercih ettim. Yağmurlu bir Pazar güzel bir uyku, özenle hazırlanmış bir kahvaltı, biraz televizyon karşısında miskinlik ve finali güzel keyifli bir filmle sinemada yapmak paha biçilemez. Ben sadece final bölümünü gerçekleştirebildim. Bu hafta yoğun bir tempo ve yetiştirmem gereken işlerin olması sebebiyle ilk üç maddeyi geçip direkt final yaptım. Romanı okumamıştım. Ancak en çok satanlar kategorisinde görmüştüm. İnat ettim almadım. Sevmiyorum çok okunan (best seller) mantığını. Genelde hayal kırıklığına uğruyorum. Ama filmleri yapıldı mı kaçırmıyorum. Genelde film ne ki bir de kitabını okusan derler. Evet hak veriyorum kitap daha donanımlı daha detay anlatıyor ancak Tolkien okurken sadece bu zevki yaşayabildim. He kitaplar hem de filmler muhteşemdi.
Yönetmenliğini Kıvanç Baruönü'nün yaptığı film, baştan sonuna kadar eğlenceli, keyifli. Bazen kendimi tutamayıp kahkaha bile attım. Murat Yıldırım, Ezgi Mola, Nevra Serezli'nin muhteşem oyunculuk performansları ile harika bir film yaratmışlar. Tavsiyem muhakkak gidilmesi yönündedir.
KADIN VE FLAMENKO( DOS MUJERES )
İspanyol kültürüne ayrı bir sempati duyuyorum nedense. Çok dram, çok eğlence ve anlaşılması güç bir ahenk var, hem dillerinde, hem şarkılarında hem de danslarında. Ne zaman bir flamenko gösterisi izlesem en az iki gün kendime gelemiyorum. Nedense flamenko hep İspanyolların dansı olarak bilinmesine rağmen ki bende böyle biliyordum. Aslında Endülüs halk müziği ve bu müzik eşliğinde Berberi Arap- Müslümanlar, İspanyada yaşayan Yahudiler ve çingeneler tarafından icre edilen bir dansmış. Yani tüm İspanyollara mal etmek anlamsız. Şarkıya Cante deniliyor ve gitar eşliğinde şarkı söyleniyor. Flamenko şarkısı söyleyen her sanatçının sesleri biraz birbirine benzer. Nedeni sanırım şarkıların ritmleri ile alakalıdır. İyi bir dinleyici olduğumu söyleyebilirim. O yüzden işin çok teorik kısmını bilemiyorum.
Geçtiğimiz akşam İzmir Tiyatro günleri nedeniyle bir program elime ulaştı. Karıştırdım biraz. Gerçekten çok güzel oyunlar sergileniyor. Biletlerin hemen tükenmesi ve bilet bulamama da üzülmedim doğrusu. Demek ki hala bu şehirde tiyatroya önem veriliyor. Programı karıştırırken müsait olduğum bir gece( hafta içi) bir gösteri ilgimi çekti. Evime yakın bir yerde olduğu içinde gittim. Daha önce bu grubu izlemiştim ve çok beğenmiştim. Ancak tiyatro bambaşka bir şeydi. Tiyatroda hoşuma gitmeyen bir oyun oldu mu? Hep o kötü oyunları hatırlayıp ayaklarım geri geri gider.
Dos Mujeres (Kadın) isimli bir flamenko dans topluluğunun oynuydu. Ve uzun zamandır flamenkodan biraz koptuğumun farkına vardım. Hemen eve dönünce flamenko albümlerimi raftan çıkardım sehpanın üstüne. Gözümün önünde durmalılar ki arada dinleyebileyim. Öncelikle çok güzel bir topluluk olmuş. İzlerken kendimi alamadım. Tiyatro gösterisi kıvamında değildi. Daha çok bir dans gösterisiydi. Ancak büyülendim diyebilirim. Flamenkonun o ağıtsal tınıları, neşeyle kederi bir arada bulunduran tarzı görülmeye değerdi. Çok reklam yapmam. Ancak bu sefer olmuş. İzmir Flamenko dans ve müzik atölyesine emekleri için teşekkür etmek isterim. Gösteri de daha fazla seyirci olmasını beklerdim. Ücretsiz olan bir etkinlikti. Ancak sanırım mesafenin uzak olması etkilemiştir diye düşünüyorum.
Kendilerini ister facebook adresinden takip edebilirsiniz. Etkinlikleri olursa da kaçırmayın derim.
https://www.facebook.com/flamenkoizmir?pnref=lhc
8 Mart 2015 Pazar
8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ - INTERNATİONAL WOMEN'S DAY
Kadınlar Günü dünyada her yıl kutlanan bir gün. Çoğumuz bunu Sevgililer Günü kıvamında kutlayıp aslında tarihin tozlu sayfalarında kalan 129 emekçi kadına haksızlık ediyor. Tarihini araştırmıştım yıllar önce çünkü kutlama günlerini ya da anma günlerini neden yaptığımızı araştırmam ve kafama yatması gerekiyor. Bu yüzden bu Kadınlar günü için yapmış olduğum kısacık bir araştırmayı da paylaşmayı bir borç biliyorum. Aşağıda okuyacağınız bu yazı direkt alıntıdır. Ben bir şey eklemedim. Anlayacağınız bu kadınlar günü dediğimiz günde bile kadınlar katledilmiş. Fazla söze gerek yok. Bu günü kutlamak yerine 129 emekçi kadını anmak daha mantıklı olacaktır diye düşünüyorum.
Alıntıyı direkt yayınlıyorum;
8 Mart 1857 tarihinde ABD'nin New York kentinde 40.000 dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında greve başladı. Ancak polisin işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda 129 kadın işçi can verdi. İşçilerin cenaze törenine 10.000'i aşkın kişi katıldı.
26 - 27 Ağustos 1910 tarihinde Danimarka'nın Kopenhag kentinde 2. Enternasyonale bağlı kadınlar toplantısında (Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı) Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin, 8 Mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına 8 Mart'ın "Internationaler Frauentag" (International Women's Day - Dünya Kadınlar Günü) olarak anılması önerisini getirdi ve öneri oy birliğiyle kabul edildi.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)