Teknoloji o kadar çabuk ilerliyor ki her yeni yaşında bambaşka icatlarla karşılaşabiliyor çocuklarımız. Seksen jenerasyonu ,teknolojinin başlangıcında olduğu için çoğu icada tanıklık etmiştir. Mesela seksenlerde doğan çocuk renksiz, siyah beyaz tek kanallı televizyon yayınlarından renkli televizyon yayınlarına geçişe tanıklık etmiştir. Zor bir süreçti çoğumuz için. Renkli televizyonların arkasındaki tüpleri bile hatırlamayanlar olabilir. Koskocaman cüsseli bir şeydi televizyon. Şimdilerde neredeyse ip kalınlığında televizyonlar üretiliyor. Onlara bile burun kıvırıyoruz bunun üç boyutlusu yok mu diye.Zaman gerçekten çok acımasız. Düşündüğünüz zaman otuzlu yaşlarda olan bir seksen jenerasyonunun geçirdiği evreler gerçekten korkunç. Almanya'da yaşayan illa tanıdığı olan vardır. Onların yaz tatillerinde memlekete gelişleri dört gözle beklenirdi. Şu anda yüzüne bakmadığımız çikolatalar, walkmanler ( bir döneme damgasını vuran yegane aletti), mutfak robotları ve cabası bizleri gerçekten tarifi zor bir mutluluğa iterdi. Çoğu zaman geldikleri yerin dünya üzerinde olmadığını sanardık. E.Tlerin yaşadığı bir yerdi geldikleri yer çoğumuza göre. Filmlerde öyle görürdük. Sonradan değişim bir anda olmaya başladı. Türk pop müziği furyası, walkmanler, neredeyse göbek üstüne gelen jeanler sokaklarımızın vazgeçilmezi oldu. Zenginlik göstergesiydi o zamanlar bunlar. Hele yurtdışından geliyorsa senden fiyakalı yoktu o sokakta. Git gide hayatımızın içine giren kapitalist ve tüketici düzenin bizim de hoşumuza gittiği gerçeğini gözler önüne seriyor ki bugüne bugün Dubai dışında dünyanın en görkemli alışveriş merkezleri ülkemizde açılmaktadır. Asgari ücretle sadece bir ayakkabı bile alamayacağınız bu alışveriş merkezleri coğrafik deyimle yazları soğuk ve klimalı kışları ise sıcak ve ılık bir iklime sahip. Almıyorsakta gidiyoruz. Gitmesekte seviyoruz. Semtimize açılan bir alışveriş merkezi sebepsiz bir mutluluğa neden oluyor. Olmalı mı olmamalı mı bunun tartışmasında değilim tabi. Her yeni açılan yer yeni iş imkanlarını çalışma gücünü getirirken küçük esnafların da sonunu getiriyor aslında. Yurtdışına giden bilir, çok gelişmiş dediğimiz ülkelerde alışveriş merkezleri bizlerin ki kadar gösterişli yada trafiği engelleyen şehirin ortasında değildir. Genelde şehir dışlarında sade, gösterişten uzak yerlerde bulunur. Doğrusu da budur aslında şehirin içindeki güzelim marketleri, küçük esnafı da öldürmezler böylece. Kısacası teknoloji dediğimiz seksenli yıllarda bir virüs gibi bulaşan bu durum nasıl olurda bizde doğru kullanılamamış ben bunu anlayamıyorum hala. Seksenli doksanlı yıllarda çocuğumuzu eğitirken dedeye, babaya, anneanneye, babaanneye, anneye, öğretmene önce saygıyı öğretirken biz ne ara her şeyin sahibi sensin ne istersen o olurlara döndük. Nerede yanlış yaptık, neyi yanlış anladık da hangi sayfayı doğru okuyamadık acaba..
Sevgiler
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder