Kendini rahat hissettiğin her yer evindir aslında. Bu annenin, teyzenin, halanın, amcanın, dayının belki de arkadaşının evi de olabilir. Huzur bulduğumuz, rahat rahat buzdolabını açtığınız her yer aslında size özeldir. Gerçek sevgi, vicdan, karşılıksız oluşturulan bağlar ne yazık ki yerini yıpratıcı konuşmalar, çıkar ilişkilerine bıraktı. Artık insanlar birbirlerini yermekten, dalga geçmekten, zayıf yönlerini bulmaktan keyif alır hale geldi. Bu da tabi ki huzurunu hissettiğimiz evlerimizin sayılarını azalttı. Amerika'da homeless(evsiz, yurtsuz, sokakta yaşayan kişilere verilen isim) adı verilen bir topluluk yaşıyor. Araştırmalara göre de sayısı azımsanmayacak kadar fazla. Yıllardır bu toplumda itilmiş, kimsesiz, sokaklarda yaşamaya mahkum bırakılmış bu insanlardan ülkemizde de yavaş yavaş gözle görülür bir artış var. Yine bahsi geçen ülke Amerika Birleşik Devletlerinde yapılan araştırmaya göre insanlar ölümden çok homeless olmaktan korkuyorlarmış. Yani bir nevi homeless olmaktansa ölmeyi tercih ediyorlar.
Peki kim bu homeless insanlar. Toplumdan dışlanan (tıpkı bizim şu anda birbirimize yaptığımız gibi), aile, akraba kavramı yaşayamayan, arkadaşlık bağı kurulmayan insanlar. Avrupa ülkelerinin bazılarında da var ancak bir Amerika kadar dikkat çekici olmayan bu insanlara çoğu Avrupa devleti bakmaya çalışıyor. Onlara yasal haklar, sağlık sigortaları, barınma hakkı ve bazı ülkeler ise yaşayabileceği minimum tutarda para ödüyor.
Toplumda yaşanan gereksiz baskılar, kabullenmeme, alay etme, dejenere hareketler bu insanları sokaklarda yaşamaya maalesef mahkum etmiş. Büyük dehaların, büyük düşünürlerin, büyük müzisyenlerin, sanatçıların ve sayamadığım bir çok güzelliğin belki de içlerinden birilerinde olabileceği gerçeğini neden görmezden gelebiliyorlar, anlayamıyorum. Peki bu kavram ne zamandır var.
1929 yılında Amerika Birleşik Devletlerinde ekonomide yaşanan ve tüm dünyayı etkileyen Great Depression yani Büyük Buhran sonucu homeless(evsiz) insanlar çoğalmaya başlıyor. Sadece dört yıl içerisinde evsiz insanların sayısı 1 milyona ulaşıyor ki bu neredeyse Türkiye'de ortalama bir büyükşehir nüfusu kadar. Sonrasında bir çok halk evleri yapılmaya çalışılsa da ikinci dünya savaşının patlak vermesi sonucu ekonomik krizde olan dünya büyük bir buhrana daha ev sahipliği yapmış oluyor. Sonucunda ise çoğalan ve nüfusun belli bir kesimini oluşturan homeless (evsiz) insanlar ortaya çıkıyor. Yukarıda ki tabloda İngilizce olarak alınan önlemler bulunmakta. Bir çok önlem alınmak istenmesine karşın halinden memnun olan ve bunu bir yaşam tarzı olarak gören de çok var. Şaşırtıcı ancak gerçek. Kendini bir eve hapsetmektense tüm yollar, tüm caddeler, tüm banklar, parklar benim evim diyen bir kesimde var.
Ülkemizde ise son zamanlarda dış ve iç göçler sonucunda caddelerde, parklarda sabahlayan insan sayısı çoğaldı. Türk misafirperverliğini gösterdiğimiz yada gösteremediğimiz insanlarda var. Ancak biz yine de vicdanımızı dinleyip kimseye sırt dönmememiz gerektiğini hatırlasak çok iyi olacak. Bu ülke binlerce yıldır çok kültürlü bir yapıya sahip olup herkesin inanışına, giyinişine, kararına ayrımcılık yapmadan ev sahipliği yapmış. Kopan akraba bağlarını, arkadaş bağlarını, aile bağlarını güçlendirmenin tam zamanı. Bizde homeless olmaktan korkuyorsak önce insani, vicdani duygularımızı yeniden canlandırmalı ve sevdiklerimize karşılıksız bir kez daha sarılmalıyız.
Sevgiler..
thanks for the great information. it has help me alot.
YanıtlaSildeals and discount