Çok değil yeni sayılır bundan bir hafta önce Paristeydim. Şehir ile alakalı çok şey var söylenmesi gereken. Mesela eskiyi hiç bozmamışlar. İlginçtir ki fransız balkon olayını da orada iyice anladım. Ancak bizim burada ki mantık gibi değil balkonları, evler zaten 100 senelik, iklim olarakta malum karasal iklim adamlar ne yapsın balkonu,pencerelerin boylarını uzatmışlar önüne demir al sana fransız balkonu. Oluru var. Gelelim bizim harika müteahitlerimizin Beylikdüzünde,Bahçeşehirde, Kurtköyde havuzlu fitnessli site içi canım evlere yaptıkları zulüme. Gerçekten zulüm. Bildiğin fransız balkonu adıyla metrekareden yırtarak kendimizi Pariste hissetmemizi sağlamaya çalıştıkları anlamsız pencere önündeki demir yığınları. Bir de bunu matah bir şey sanan kişilerin komik havaları. Bizde fransız balkon var canım. Çok kullanışlı, çok güzel. Yalan. Abla doğruyu söyle çamaşır yıkayınca asabiliyor musun? Yada yazın çok sıcakladığında balkon sefası yapabiliyor musun? cevaplar hayır.. Eee nesi kullanışlı şimdi bu balkonun. Anlayacağınız sırf hava civa gerisi hikaye. Kendini Fransız zanneden masum Bahçeşehirli. Nedense biz Avrupa'ya çok özeniyoruz. Özenelim de geç kaldık artık. Tarihimizi koruyamadık. Hangi Avrupa şehrine özenirsek özenelim biz bu kafayla daha çok iç geçiririz yurt dışına gittiğimizde. AVM konusunda sanırım Dubai'den sonra ikinci sıralardayızdır ki Dubai görgüsüzlüğün sembolü bana göre o ayrı. Ne gariptir ki Pariste sadece bir tane AVM var şehir merkezinde gidenler bilir Galerie La Fayette. Mekan yine tarihi bu arada dışardan bakıldığında içerisi son derece modern tarzda döşenmiş ünlü mağazalardan oluşur. Sanki müzede gibi hissedersiniz kendinizi. Ne yalan söyleyeyim ben bile bir ara kendimi kaybediyordum ve çok para harcıyordum neredeyse. Pahalı bir yer. Daha doğrusu bizim kazançlarımıza göre pahalı. Açıkçası bazen bir suyun bile 9 TL türk parasıyla hesaplanması can sıkıcı olabiliyor tabii.
Paris'te görmeniz gereken bir başka yerde Notre Dame de Paris. İlginç bir mimari. Daha önce filmini seyredenler yada hikayesini bilenlerinde her anını yaşatabilen nadir yerlerden. Hafta içi gitmeyi tercih edin hafta sonu çok kalabalık oluyor. Eiffel Tower, Champs Ellysee zaten gidince illa gideceğiniz yerlerden oluyor. Kanal turu yapmanızı öneririm. Bu arada Eiffel kulesi anahtarlıklarını Eiffel kulesinin orada ki metro durağında ki zenci satıcılardan almanızı tavsiye ederim. Daha uygun fiyatlara alabiliyorsunuz hatta pazarlık bile edebiliyorsunuz ki bu Pariste rastlayabileceğiniz son şey. Disneyland için dolu dolu 2 gününüzü ayırmanızı da ayrıca öneririm.
Paris'te pastane kültürü çok gelişmiş. Sabahları muhakkak croissant alın fırınlardan. Çok yağlı yemekler ve çörekler yeniyor aman dikkat. Zayıf bir millet o kadar yağa şekere nasıl hayret ediyorsunuz ancak her an Paris sokaklarında koşan ,bisiklet süren insanlar görmeniz de mümkün. Formlarını koşmaya harekete borçlular muhtemelen.
Pariste kaldığım süre boyunca eğitim sektörüne de istemeden de olsa bulaştım. Daha doğrusu gözlem yaptım. 2 gün boyunca metro duraklarında yaklaşık 15-20 öğrencili grupların Pariste gezi yaptıklarına şahit oldum.. İlkokul ve anaokulu çocukları çoğu. Öğretmenleri ile konuştum. Neden bu soğukta dışardalar diye sordum mesela. Aldığım yanıt takdire şayandı. Şu anda görerek öğrenecekleri şey üşümelerinden daha önemli. Ayrıca burası Fransa ders yapmak için Haziran'ı beklemek zorunda kalabilirim güzel bir hava için. Al sana cevap dedim kendi kendime. Bizde olsa aman yağmur yağacak geziyi iptal edelim. Yok soğuk üşütürler,grip olurlar. Olsun varsın hava güzelleşince gideriz. Bazı şeyleri ertelememek lazım. Hele konu eğitimse ertelememek için elimizden geleni yapmalıyız. O hafta müfredatta o konu geçiyorsa orayı görmeleri gerekiyorsa alacaksın öğrenciye sıcak sıcak göstereceksin ; 'Al işte sana Eyfel kulesi hani derste bahsetmiştik ya 1889 yılında yapılmıştı. İşte o kule bu kule' demek lazım. Çocuğun hafızasına kazıman lazım. İşte bu yüzden eğitimde bizden öndeler. Yaşayarak yaşatarak öğrenmeyi çözmüşler. Kalıcı bir hafıza yaratıyorlar.
Neyse Paristen bir kaç izlenim de paylaşmış oldum. Bu arada gece yaşantısı da çok hareketli bir şehir. Hiç ummadığınız binaların bodrum katlarında teraslarında harika bir klüp kapılarını size açabiliyor. Sokakları da Londra ve İstanbuldan çok daha az tehlikeli.
Au revoir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder