Yönetmen koltuğunda Cate Shortland ve senaryosunun Shaun Grant tarafından kaleme alınan heyecan verici film Berlin Sendromu. Aslında yeni yeni yıldızı parlayacak olan Nicole Kidmann'dan sonraki Avustralyalı oyuncu Teresa Palmer'ın harika oyunculuğu dikkat çekiyor filmde. Bu arada Teresa Palmer'ı bu ara vizyona giren 2:22 filmiylede izleyeceğiz. Karakteri tam oynayabilen oyuncular azdır. Ancak Teresa Palmer gerçekten gelecek vaad eden bir aktris. Son dönem Alman sinemasının parlayan yıldızı Max Riemelt'i de es geçemeyiz. Andi rolüyle yakışıklı, planlı, programlı, düzgün görünen tipik bir Alman'ı canlandırsada filmdeki bir iki ipucu onun aslında obsesif kompülsif bozukluğu olan biri olduğunu anlatıyor. Film genel anlamda sapkınlığın, uc noktaların ve güvenin sorgulanmasını sağlayan harika bir gerilim. Evin içinde kilitli kalsanız ve tek gecelik bir ilişki yaşamayı düşündüğünüz kişi aslında maksimum size ne kadar zarar verebilir bunun en iyi örneğini izleyebilirsiniz.
Clare Alman mimarisinden etkilenen bir fotoğrafçı ve ülkesinden kalkıp bu mimarinin fotoğraflarını çekmeye çalışırken yolda tesadüfen tanıştığı ki filmde bir iki sahnede tesadüf olmadığını anlayabileceğiniz düzgün İngilizce öğretmeni Andi'nin arasında başlarda aşk ve cinsel tatmin amaçlı başlayan sonrasında ise Andi'nin sapkın ruhunun Clare'in hayatını cehenneme çeviren hikayesini izleyeceksiniz.
Film güzel. Tavsiye ederim. Her sahnesinde heyecanı hissedebileceğiniz iyi bir uyarlama. Kitabının 2011 yılında orjinal ismiyle aynı olan(Berlin Syndrome) Melanie Joosten'ın yazarlığını yaptığı ve filme yıllar sonra çevrilen eserin gerçek yaşanmış bir olay olduğu söylense de çok fazla bilgi bulamadım.
Ancak gerçekse yaşanabilirliği yüksek ve korkutucu, eğer kurguysa ciddi bir hazırlık aşaması olduğu aşikar.
Zamanınızı heyecan dolu 116 dakika kadar geçirmek istiyorsanız hemen filmi izleyin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder