28 Nisan 2020 Salı

BİZ NE ZAMAN BÖYLE BİR TOPLUM OLDUK

Ünlü bir modacı vefat ediyor. Sosyal medyada gerek twitter, gerek instagramda kişi hakkında ağıza alınmayacak küfürler, lanetler vb... söyleniyor. Şehitlerimize duyduğum saygı ve üzüntü, her zaman haberlerde izlerken boğazımdaki düğümlenmeyi bir tek ben yaşamıyorumdur eminim. Ancak her insan hata yapar. Bu hata çok büyükte olabilir çok affedilebilir de olmayabilir ama adı üstünde hata. Yaptığı talihsiz bir açıklama, demeç yada söylemleri yüzünden ölen bir insana lanet okumak nefret söylemlerinde bulunmak hangi din hangi insanlığa sığar bunu anlamakta hep güçlük çekmişimdir. Bugün elime telefonumu alıpta gündem takip edeyim derken gördüğüm korkunç nefret söylemleri ve sonrasında kendimi bir anda bilgisayarın önünde bulmam. Bu tarz nefret yorumları yapanlarında çoğu 16-30 yaş arası gençlerden oluşuyor olması. Ne kadar korkutucu bir tabloyla karşı karşıya olduğumuzu bir kez daha farketmeme sebep oldu. Dil, din, ırk, cinsiyet, politik görüş ayrılığı ve aklınıza gelebilecek insan ayrıştırmakla her şey ne zamandır bizim toplumumuzda var? Biz ne zaman hangi ara bu kadar kötü olduk? Bir çok medeniyete ev sahipliği yapmış topraklarımız ne zaman bu kadar kana susadı? Kurtuluş savaşında kadınıyla kızıyla erkeğiyle çocuğuyla bir arada değil miydik? Biz değil miydik korona yüzünden evlerimizden dışarı çıkamadığımız için tüm nefesimizle evlerimizin balkonlarından İstiklal Marşını söyleyen Ulusal Egemenliğimizin 100.yılını hep birlikte kolu komşu kutlayan? Resmen bir çıkmazın içerisinde gibiyiz. İnsan sevmiyoruz, sosyal medyada linç ediyoruz ve bundan nemalanmaya çalışıyoruz. Ne için? Bir kaç bin takipçi için mi?
Hala bir çok okulda dışlanan, ötekileştirilen gençler, çocuklarımız var. Öğretmenler ( genelleme yapmıyorum, hepsi için aynı şeyi düşünmüyorum) bilhassa kendini öğrencilerine geleceğe adamış öğretmenler, psikologlar, okul rehberleri mesailerinin en az yüzde yetmişini zorbalık yapan öğrencilerle ve zorbalığa uğrayan öğrencilere harcıyorlar. Yapılabilecek bir şey yok nasılsa öteki, nasılsa bizim yaptıklarımızı yapmıyor, linç et gitsin. En kolayı. Sanırım o kadar eğitimcinin, uzmanın uğraşı da boşuna. Çünkü gelişmekten çok gerilemeyi tercih ediyoruz. Çok zor değildir kötüyü görmek, kötüyü bulmak. İnsan istedi mi en güzel cennet bahçesini bile kötü gösterebilir ya da cehenneme çevirebilir. Yeterki istesin. Ama güzeli görmek iyiyi görmek her zaman için zor olmuştur. Süper egolarımız sayesinde iyiyi güzeli görsekte kabul etmez ve altında kırk tane sebep ararız. İnsanı en büyük kötülüğe sürükleyen de şüphelerimiz değil midir zaten. Bir türlü başarıyı, başarılıyı kabul edememe takdir edememe süreçlerimiz. Kısacası nefretimiz. İnsan nefretimiz. Başarılı nefretimiz. Topluma ayak uyduramayanlara karşı duyduğumuz nefret. Hemen hemen herşeye karşı duyulan nefret belki de insani bir duygudur ama toplumları ayrıştıracak kutuplaştıracak boyutlara taşıyorsa bu beni de seni de bizi de sizi de alakadar eder. İçinde yaşayacaksan yaşa nefretini bu ne benim umrumda ne de başkalarının umrunda olacaktır. Duyar kasmayalım diyenler var içinizden biliyorum (bu da yeni bir terim duyar kasmak, kullanmak istedim çünkü bir çok yerde görüyorum) ama aynı duyarı günün birinde sizin içinde kasmak zorunda bırakmayın kimseyi. Bugün günde binlerce insan, hayvan ölüyor ve hepsinin de iyilikleri kötülükleri vardır eminim. Ama insanı insan yapan her şeyin iyi tarafını bardağın dolu tarafını görmek değil midir? Her şeyin iyi tarafından bakmak değil midir?
Hangi din insanı ayırın, onlar lanetli, onları affetmeyin demiştir ki. Hangi din insana rahmet dilemek yerine, öldüğünde de arkasından atın tutun ki kemikleri sızım sızım sızlasın demiştir. Ben öyle bir din bilmiyorum bilen varsa da anlatsın...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder