Sanata olan aşkım her geçen gün fazlalaşıyor. Benim sanatla aşkım çok küçük yaşlara dayanıyor ancak aşkın ömrü üç yıl diyenlere de gülüp geçiyorum. Her geçen gün daha da fazla sanata aşık oluyorum. Bıkmıyorum aksine her defasında beni kendine bağlamasını çok iyi biliyor. Resim, müzik,tiyatro,sinema, müzikal,opera, bale ve sayamadığım bir sürü sanat dalı. Her gösteriye gitmem her etkinliğe de gitmem. Seçiciyimdir. Çok iyi bir yapıtı bile yönetemeyip oynayamayanlar o yapıttan sizi soğutabilir. Mesela Hamlet'i herkes oynayamaz, oynamamalı da.
İlginç bir Çarşamba akşamı geçirdim dün gece. Alışılmışın dışında bir gösteriydi dün izlediğim. Düşündüğümde beğendim mi beğenmedim mi anladım mı anlamadım mı bunu bile anlamada çok zorluk çektim. Hala karmaşık kafam o kadar yani. Düşünün ki doğaçlama yapılıyor yaklaşık 5 kişilik bir ekip ve oyunu siz yönetiyorsunuz. Siz yazıyorsunuz ve o an oynanıyor. Yurt dışında bu tarz gösteriler beğenilerek hatta ayakta alkışlanarak izleniyor. Dün hafta içi olması nedeniyle kalabalığı az ve sakin bir gösterideydim. Oyunun doğaçlama olması son zamanlarda televizyonlardaki doğaçlama programlarına benzeyeceğini düşünerek eğlence amaçlı gittim. Eğlenmedim. Farklıydı çünkü. O yüzden duygularım karışık bu tiyatro modeline. Tarzı farklı. Değişik. İnsanlar size hayallerinizi soruyorlar. Anlatıyorsunuz. Sonra o 4 kişilik ekip sizin için hayallerinizi sahneliyorlar. Şaşırıyorsunuz. Tam olmasa da duyguyu verdikleri zamanlarda var. Hissedebiliyorsunuz. Gösteri boyunca sizi hapsedebiliyor. İşin ilginç tarafı karmaşık duygularla çıktığım bu sanat dalında tam 2 saat geçirmişim. Beğenmişim ki 2 saatin nasıl geçtiğini anlamamışım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder